18 Şubat 2013 Pazartesi

Pozitivizm (Olguculuk) Nedir, Ne Demektir?

Pozitivizm (Olguculuk) Nedir, Ne Demektir?

Pozitivizm modern bilimi temel alan bilim dışı her türlü spekülasyonu reddeden bir felsefe akımıdır. Bu felsefi görüşe göre, dış dünyayı yalnızca duyu deneyi yoluyla bilebiliriz. İnsan için önemli olan olguları ve bunlar arasında var olan değişmez ilişkileri araştırmak ve ortaya koymaktır.

Rönesans'la başlayan ve 18. yy Aydınlanma Çağı ile devam eden süreç 19. yy. da pozitivizmi ortaya çıkarmıştır. İnsan bu çağda kalıplardan kurtulmuş, aklın özgürleşme yolu açılmıştır. Bu anlayışa göre akıl doğanın işleyiş yasalarını bulmakla yükümlüdür. Pozitivizmin ilk temsilcisi Saint Simon (Sen Simon, 1760-1825) olup bu düşünceyi sistemli bir felsefe haline getiren Auguste Comte (Ogüst Komt) olmuştur.
 

Auguste Comte ve Pozitivizm
Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 3. Sınıf "Çağdaş Felsefe Tarihi" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

Kritisizm (Eleştiricilik) Nedir, Ne Demektir?


Kritisizm (Eleştiricilik) Nedir, Ne Demektir?

Doğru bilgiye sadece akılla ulaşılabileceğini iddia eden rasyonalizm ve duyularla elde edileceğini söyleyen ampirizmi eleştirdiği için kritisizm adı verilmiştir.

Felsefesini hem empirizme hem de rasyonalizme dayandıran kritisizm doğru bilgiye ulaşabilmemiz için deney, gözlem ve aklın bir arada bulunması gerektiğini savunan bir öğretidir. Aynı zamanda insan zihninin güçlerine ve insanın neyi bilip bilemeyeceğine ilişkin bir araştırmadan meydana gelen felsefi yaklaşımdır.

Kurucusu Kant'tır.

Immanuel Kant ve Kritisizm
Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 3. Sınıf "Çağdaş Felsefe Tarihi" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

Ampirizm (Empirizm, Deneycilik) Nedir, Ne Demektir?


Ampirizm (Empirizm, Deneycilik) Nedir, Ne Demektir?

Ampirizm, bilgimizin kaynağında, yalnızca deneyin bulunduğunu söyleyen akımdır. Ampirizme göre insan aklında doğuştan gelen hiçbir bilgi yoktur. Başka bir deyişle mantık ilkeleri ya da  düşünmenin yasaları da denilen; özdeşlik, çelişmezlik, yeter neden, üçüncü halin olanaksızlığı ilkeleri; matematikteki kavramlar; tanrı fikri vb. aklımızda doğuştan hiçbir bilgi yoktur. İnsan zihni doğuştan boş bir levha gibidir. Yine ampirizme göre sahip olduğumuz tüm bilgilerimizi deney ve gözlemlerle, duyular aracılığı ile elde ederiz. Çocuk, sobanın yada ateşin sıcak olduğunu ve kendisini yakabileceği bilgisine deney ve gözlem aracılığı ile ulaşır.

Ampirizmin ilk ve en yalın biçimini İlk Çağ filozoflarından Epikuros (M.Ö.341-270)'ta görürüz. Epikuros , “Mühür, bal mumuna nasıl tıpatıp kendi izini bırakırsa eşya da bizde belli izler bırakır.” sözüyle bilgilerin ilk kaynağının duyu olduğunu savunmuştur. Ona göre bizi yanıltan duyular değil, aklın eklediği yargılardır.

Empirizmin iki ünlü temsilcisi vardır: biri kurucusu da sayılan John Locke diğeri David Hume'dur.
 
John Locke ve Ampirizm  
David Hume ve Ampirizm                                                             
Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 3. Sınıf "Çağdaş Felsefe Tarihi" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

Rasyonalizm (Akılcılık) Nedir, Ne Demektir?

Rasyonalizm (Akılcılık) Nedir, Ne Demektir?

Rasyonalizm (akılcılık, usçuluk) kavramını günlük dildeki anlamı ile felsefedeki anlamı farklıdır. Günlük dilde rasyonalizm; akıl ve mantık süzgecinden geçmemiş görüşleri kabul etmemek, önyargılardan ve duygusal saplantılardan arınmış olmak anlamına gelir.

Felsefede ise rasyonalizm, doğru bilginin kaynağının akıl olduğunu savunan görüştür. Rasyonalizm; bilginin doğuştan gelen akıl ve onun bir görevi olan düşünme gücü ile meydana geldiğini benimser ve doğru bilginin kaynağını da duyularda değil, akılda gören öğretidir. Ona göre aklımız doğuştan birtakım ilkeler ve yetilerle donatılmıştır. Evreni oluşturan tüm nesneler hakkında kesin bilgi edinmemiz için yalnızca bu ilkelere uygun biçimde mantığımızı kullanmamız yeterlidir. Rasyonalistlere göre matematik ve mantık bilgileri akılsal (ussal) olduğu için, değişmeyen, herkes içindoğru bilgilerdir. Filozoflar da aynı yöntemle evrenle ilgili tüm gerçekleri bilebilir.Felsefe tarihinde İlk Çağdan bu yana bilgi konusunda, temelde rasyonalist görüşü savunan ancak farklı yaklaşımları olan birçok filozof vardır.
 
Sokrates ve rasyonalizmPlaton ve rasyonalizmAristoteles ve rasyonalizm
Farabi ve rasyonalizmDescartes ve rasyonalizmHegel ve rasyonalizm
Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 3. Sınıf "Çağdaş Felsefe Tarihi" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

Kuşkuculuk (Septisizm) Nedir, Ne Demektir?

Kuşkuculuk (Septisizm) Nedir, Ne Demektir?

Genel geçer doğru bilginin insan için olanaksız olduğunu dile getiren akıma, kuşkuculuk (septisizm) adı verilir. Bu akımın önde gelen temsilcileri, İlk Çağ felsefesinde Phyrrhon (Piron, M.Ö. 365 - 275), Timon (M.Ö. 320-230), Arkesilaus (M.Ö. 216-241) ve Karneades (M.Ö. 214-129)'tir. Septisizm denilince bilgi, varlık ve değerin var olduğundan şüphe eden ve bunların bilgisine ulaşılabileceğine kuşkuyla bakan felsefe anlaşılır. Bu anlayışa göre; duyularımızın bize sağladığı bilgi karmaşıktır, atlatıcıdır, değişkendir. Oysa doğru bilginin mutlak, açık ve genel geçer bir bilgi olması gerekir.

Şüpheyi bir sistem olarak ortaya koyan ilk filozof Phyrrhon'dur. Bu yüzden septisizme Pyrrhonizm de denir. Ona göre varlıkların bizzat kendilerini hiçbir zaman bilinemez. Biz, varlıkları yalnızca bize göründükleri şekliyle bilebiliriz ve bu görünüşlerin ötesine geçemeyiz. Varlıkların, nesnelerin ne oldukları insan için bilinmez bir konudur. Pyrrhon'a göre, bilgimizin kaynağı duyumdur. Duyumlar ise sübjektif (öznel) olup, kişiden kişiye farklılık gösterir. Dolayısıyla sübjektif duyumlardan hareketle, objektif (nesnel) bir gerçekliğin bilgisine varılamaz.

Phyrrhon'un bu görüşleri, daha sonra öğrencisi Timon ve Aenesidemos (Enesidemos, M.S. 1. yüzyıl) temellendirilerek ayrıntılı hâle getirilmiştir. Bu kanıtlardan bazıları şunlardır:

1. İnsanlarda bazı yapısal farklılıklar vardır.
2. Duyu organları, insandan insana farklılık gösterir.
3. Farklı koşullar özneyi farklı şekilde etkiler.
4. Nesnelerin yeri ve uzaklığı, duyumu olumsuz bir biçimde etkiler.
5. Yasaların, gelenek ve göreneklerin insanların üzerinde farklı etkileri olur.

Sıralanan bu nedenlerden dolayı, aynı şeyler farklı insanlara, farklı şekillerde görünebileceği için doğru bilgiye ulaşmak mümkün değildir. 

Arkesilaus, duyular ve akıl yoluyla elde edilen bilginin genel geçer bilgi olduğuna inanmamız için kanıtın bulunmadığını savunur. Ona göre; “Doğru dediğimiz bilgiler gerçekten doğru değil, doğruya benzer bilgilerdir.” Karneades'e göre de “Doğru için elimizde güvenilir bir ölçüt yok, bütün bilgilerimiz yalnızca olasılık değerindedir, kesin bilgi değildir.”

Görüldüğü gibi septisizm, insan zihninin kesin bilgiye ulaşamayacağını, gerçeğin özünü bilemeyeceğini, bunun için herhangi bir konuda özellikle ana madde, tanrı, ruh gibi konularda olumlu yada olumsuz yargıda bulunmanın yersiz olduğunu ileri süren bir öğretidir.

Septisizm hakkında yanlış anlaşılmaları gidermek için birkaç noktanın açıklanmasında yarar vardır. Septisizm gerçeği bütünüyle inkâr etmek değildir. İnkâr etmek bir yargıda bulunmak olacağından septik filozoflar, hiçbir konuda kesin yargıda bulunmazlar. Ayrıca septik filozofların ileri sürdükleri görüşler gündelik olaylarla ve pratik işlerle ilgili değil, felsefi gerçeklikler ve ilkelerle ilgilidir.

Septiklerin şüphe anlayışını Descartes'ın şüphe yöntemiyle karıştırmamak gerekir. Çünkü septiklerde şüphe amaçtır; (doğru bilgiye ulaşma mümkün değildir) Descartes'ta ise doğru ve kesin bilgiye ulaşmak için bir araç ve yöntemdir. Descartes, insan için kesin ve mutlak bir bilgiye ulaşmanın mümkün olduğunu savunur. İşte söz konusu kesin ve mutlak bilgiye ulaşmak için, kuşkuyu bir yöntem olarak kullanır.

Günümüzde, bilim ve teknoloji hızla gelişmekte, her bilim dalı alanlarıyla ilgili sayısız doğru bilgi ortaya koymaktadır. Bunun sonucunda “Doğru bilgi mümkün müdür?” sorusu ortadan kalkmış ve septisizm bir felsefi öğreti olarak varlığını koruyamamıştır.
Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 3. Sınıf "Çağdaş Felsefe Tarihi" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

Eğitim Felsefesi Nedir?


Eğitim Felsefesi Nedir?Eğitim felsefesi diğer felsefi disiplinlerden ayrı olarak, eğitimin amaçlarının meydana getirdiği ana konu üzerinde duran bir felsefi disiplindir. Eğitim felsefesine sosyal yönden bakarsak o, insanların ortak hayatının doğurduğu sorun, kural ve davranış kalıplarının sahip olduğu sosyal boyutlu eğitim olaylarını analiz eden bir alt bilgi dalıdır. Devlet ve hukuk felsefesi açısından eğitim felsefesi ise hukuki-resmî olarak uygulama alanı bulan eğitim ve öğretimin ana ilke ve metotlarını eleştiren bir felsefi yaklaşım tarzıdır.

Eğitim felsefesi dar anlamı içerisinde eğitimle ilgili düşünce ve uygulamaları analiz ederek yorumlayan ve bu yorumlara uygun olarak eğitimi yeniden sistemleştirmeye çalışan felsefi bir disiplindir. Fakat genel anlamı içinde eğitim felsefesi, insan ve insanlığın tarihî, sosyal ve kültürel varlık problemlerini inceleyen, buradan elde ettiği bulgularla insanı özel çevre ve evrensel ölçülerle tanımlayan, sonuç olarak da bu tanıma uygun olarak bir eğitim anlayışı öneren bilgi alanıdır.

Batı düşünce tarihi içinde insan zihninin insana çevrilmesi, yani insan üzerine düşünmeye başlaması çok eskiye dayanmaktadır. İnsanın, insanlarca başlı başına bir değer olarak ele alınışı, sofistlerde ve özellikle de Sokrates felsefesinde ayrıntılı olarak görülebilmektedir. Örneğin Sokrates felsefesindeki düşünsel çaba, bir bakıma insanın yeniden keşfedilmesini amaçlamaktadır. Bu zamanda insan, evrenin merkezinde tutulmuş ve ona değer atfedilmiştir. Sofistlerde ve Sokrates felsefesinde açıkça görülen bu insana yöneliş, onlardan sonraki felsefe ekollerinde de devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir.

Eğitim felsefesinin temelini, insanların diğer hayvanlardan ayrılmasına neden olan özellikleri atmaktadır. Bu özellikler, insanın temel yapıları olan biyo-psişik ve biyo-sosyal durumlarıdır. Daha da açmak gerekirse, insanı insan yapan özellikler, onun bedensel, zihinsel, sosyal ve kendini bilen yönlerinde belirmektedir. Sonuç olarak, insanları diğer canlılardan ayıran en temel mahiyet, onun bu özelliklerinden kaynaklanır.

İşte eğitim felsefesi; insanın yukarıda saydığımız bireysel özelliklerini, kültürel ve fiziksel çevresini ve bunların aralarındaki ilişkiyi inceleyerek tanımlamakta ve açıklamakta ve açıklamaya uygun olarak belli bir eğitim düşüncesi geliştirmeye çalışmaktadır.
Lütfen Aşağıdaki Bilgilere de Bakınız:
 

  • Sokrates ve Eğitim Felsefesi
  • Platon ve Eğitim Felsefesi
  • Aristoteles ve Eğitim Felsefesi


  • Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
    Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 4. Sınıf "Eğitim Sosyolojisi" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Prof. Dr. Hüseyin Akyüz - Eğitim Sosyolojisinin Temel Kavram ve Alanları Üzerine Bir Araştırma

    Din Felsefesi

    Din Felsefesi Nedir?Din; bilim ve sanat gibi temel insani kurumlardan birisidir. Din felsefesi, felsefe terminolojisine geç girmiş de olsa, felsefenin din üzerinde düşünmesi, felsefenin kendisi kadar eskidir.

    Din felsefesi en basit anlamda; din üzerine düşünmek, dini bütün elemanlarıyla beraber (inanç türleri, öğretileri, iddiaları ve tanrı gibi temel kavramlar vb.)  eleştirel, tutarlı, sistemli ve akılsal olarak inceleme konusu yapmaktır.

    Din felsefesi din kavramını, en ilkel dini yapılardan (animizm, totemizm vb.) en gelişmiş dinlere kadar (Hıristiyanlık, İslam vb.) çok geniş bir çerçevede ele almaktadır.
    Lütfen Aşağıdaki Bilgilere de Bakınız:
     

  • Felsefenin ve Dinin Tanımı
  • Felsefe ve Din Felsefesi
  • Tanrı Kavramı ve Dinlerin Tanrı Anlayışı
  • Tanrının Varlığı Konusunda Kanıtlar
  • Tanrının Varlığına Dair Ontolojik Kanıtlar
  • Tanrının Varlığına Dair Kozmolojik Kanıtlar
  • Tanrının Varlığına Dair Teleolojik Kanıtlar
  • Tanrının Varlığına Dair Ahlaki Kanıtlar
  • Tanrının Varlığı ve Dinsel Deneyimler
  • Din ve Mucize Kavramı


  • Bu Başlık Altındaki Açıklamalarda Kullanılan Temel Kaynaklar
    - Philosophy of Religion –Thinking About Faith- C.Stephen Evans -InterVarsity Press 2001-184 sahife
    - The Word of God and the Mind of Man – Ronald H. Nash P and R Publishing 1992 –135 sahife
    - Din Felsefesi- Prof.Dr.Mehmet S.Aydın – İzmir İlahiyat vakfı yayınları 1999- 362 sahife
    - Tanrı Sorunu – Prof. Dr. Necip Taylan- Şehir Yayınları 1998-289 sahife
    - Felsefi Düşünceye Çağrı – Doç.Dr.Mevlüt Uyanık- Elis Yayınları 2003 – 309 sahife
    - Din Üzerine- David Hume –
    - Tanrı ve Felsefe –Etienne Gilson- Birleşik Yayıncılık 1999- 120 sahife
    - Felsefenin Arka Merdiveni-
    - Felsefenin Öyküsü-Will Durant- İz Yayıncılık 2002 –519 sahife
    - Din Felsefesi Yapmak – Wittgenstein ve Kierkegaard’dan hareketle- Anka Yayınları 2002-278 sahife
    - Philosophy- Jay Stevenson-Alpha 2002-312 sahife

    (Dr. R.C. Sproul’un The Consequences of Ideas kitabının Türkçe tercümesi Din Felsefesi ana metni olarak Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın ve Prof. Dr. Necip Taylan’ın kitabı ile birlikte bu çalışma notları için kullanılmaktadır.)

    Derleyen:
     Sosyolog Ömer YILDIRIM

    Sanat Felsefesi Nedir?


    Sanat Felsefesi Nedir?

    (Estetik Nedir?)
    Her insan dünyaya bir ötekinden farklı gözlerle bakar ve olayları, nesneleri vesaire her şeyi farklı biçimlerde yorumlar. Aynı şekilde insan, yarattığı şeyleri de farklı nedenlerle, farklı biçimlerde, farklı duygularla yaratır. Özetle, insan yaratımı olmayan nesneler -doğada kendiliğinden bulunan nesneler- insanlar tarafından farklı biçimlerde algılanabilirken yine insan yaratımı olan nesneler, yani öznel nesneler de her insan tarafından farklı anlamlar yüklenerek oluşturulur ve yine diğer insanlarca farklı biçimlerde yorumlanır.

    İşte sanat felsefesi veya estetik; sanatın, sanat yaratmalarının ve sanat beğenilerinin özünü ve anlamını konu olarak alan felsefi disiplinin adıdır.

    Sanat felsefesi, eserlerin veya beğenilerin özünü ve anlamını konu alırken bunlar hakkında bazı sorular sorar ve kendince cevaplar ara. Bu sorulardan en önemlileri şunlardır:

    1. Güzel nedir?
    2. İyi nedir?
    3. Hoş nedir?
    4. Herkesin zihninde, ortak bir estetik yargı mevcut mudur?

    Felsefe, kendi özünün gereği olarak sorduğu bu sorulara, yine kendi özünün gereği olarak cevaplar verir ve her cevap, kendi içinde bir başka soruyu daha barındırır. Güzel olan şu ise, kime göre öyledir ve neden güzeldir? İyi, neye göre iyidir? Hoş olan, kim için hoştur? Ortak estetik yargılar bizleri en güzelin, en iyinin ve en hoşun ne olduğu konusunda kesin bir tanım yapmaya yönlendirebilir mi?..

    Genel Hatlarıyla Sanat Felsefesi
     
    Estetik ve sanat felsefesiGüzelliğin çeşitli kavramlarla ilişkisi
    Sanat-felsefe ilişkisiGüzelliğin nitelikleri nelerdir?
    Sanat felsefesinin temel kavramlarıSanat eseri ve sanat eserinin özellikleri
    Taklit olarak sanat nedir?Ortak estetik yargıların varlığını reddedenler
    Yaratma, yaratım olarak sanat nedir?Ortak estetik yargıların varlığını kabul edenler
    Oyun olarak sanat nedir?Estetik konusu
    Güzellik problemiFelsefe açısından sanat
    Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan ve bunun bilgisine ulaşmaya çalışan felsefe dalıdır. Sanat felsefesi ise, insanın meydana getirdiği eserleri (sanat yapıtlarını) ele alan, sanatın ne olduğunu sorgulayan, sanatçının etkinliğini inceleyen felsefe dalıdır. Estetik hem doğadaki hem de sanattaki güzeli sorgularken, sanat felsefesi ise sadece sanattaki güzelliği sorgular. Bu bakımdan estetik daha kapsamlıdır.

    Estetiğin temel soruları; Güzellik nedir? Güzeli güzel yapan faktörler nelerdir? Bu faktörler öznede mi yoksa nesnede mi bulunur? gibi sorulardır.

    Derleyen ve Hazırlayan:
     Sosyolog Ömer YILDIRIM
    Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Prof. Dr. Ahmet Arslan - Felsefeye Giriş Kitabı; Prof. Dr. Mustafa Ergün - Felsefeye Giriş Kitabı

    Siyaset Felsefesi Nedir?

    Siyaset Felsefesi Nedir?

    Siyaset (Politika Latince) dilimize Arapçadan geçmiş bir sözcüktür ve devlet ve toplum yönetimi ile ilgili tüm etkinlikleri ifade eder. Bu alanı, hem siyaset bilim hem de siyaset felsefesi inceler. Siyaset bilim devlet biçimlerini, siyasi olguları ve süreçleri ele alır, betimler ve olanı olduğu gibi inceler. siyaset felsefesi ise var olan siyaset üzerine bir sorgulama ve akıl yürütme etkinliğidir. siyaset felsefesi ideolojiler üstü bir tutumla olması gerekeni araştırır.

    Siyaset felsefesi; devlet, hükümet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşrutiyet, haklar, hukuk gibi konular hakkındaki, bu kavramlar nedir, neden ihtiyaç vardır, bir hükümeti ne meşru kılar, devlet hangi özgürlükleri ve hakları neden korumalıdır, hangi biçimde kurumsallaşmalıdır, kanun nedir, vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri nelerdir, bir hükümet yasal olarak neden ve nasıl görevden çekilmelidir gibi temel sorulara cevap arayan ve bu konuları felsefeden faydalanarak inceleyen sosyal bilim dalıdır.

    Siyasetin problemlerini, siyasi sistemleri, siyasal hayvanlar olarak tanımlanan insanların belli bir siyasi sistem içindeki davranışlarını felsefeye özgü yöntemlerle ele alan felsefe dalı, daha çok normatif bir nitelik arz eden kavramsal araştırma türü; felsefenin, siyasi yaşamı konu alan, özellikle de devletin özü, kaynağı ve değerini araştıran dalıdır.

    siyaset felsefesinin ele aldığı belli başlı konular şunlardır:

    1. İnsanın gelişme süreci içinde, yönetimin ya da devletin kaynağı, doğası, amacı ve önemi.

    2. Var olan, var olmuş olan devletlerin sınıflanması ve bu devletlerin oluşumunda etkili olan felsefe ya da görüşlerin incelenmesi.

    3. İdeal düzen arayışları.

    4. Ütopyaların yapısı ve bunların gerçekleşme şansları.

    5. Bireyle devlet, itaat etmeyle özgürlük arasındaki ilişki, baskı, sansür ve yönetimin gücü.

    6. Adalet, eşitlik, özgürlük, haklat ve mülkiyet gibi temel kavramların analizi.

    Eski Yunan'da doğmuş olan siyaset felsefesi, günümüzde siyasi otoritenin gücünü, doğasını ve kaynağını, siyasi otoriteyle birey arasındaki ilişkileri ele alır. Siyasi kurumların ve bu arada devletle birey arasındaki ilişkilerin nasıl geliştirilebileceği konusunu inceleyen siyaset felsefesi günümüzde daha çok ‘demokrasi’ kavramı üzerinde durur. Başka bir deyişle, demokrasi problemini sivil toplum-devlet kavram çiftiyle, özgürlük ve eşitlik ideallerinin oluşturduğu temel üzerinde ele alan siyaset felsefesinin temel problemi, kamusal gücün, siyasal iktidarın, insan yaşamının niteliğini korumak ve geliştirmek için nasıl kullanılması ve ne ölçüde sınırlanması gerektiği problemidir.

    siyaset felsefesinin uzun tarihi içinde, Platon, Aristoteles, Cicero, Aziz Augustinus, Aquinalı Thomas, Dante, Machiavelli, Spinoza, Locke, Burke, Rousseau, Mill, Bentham,Tocqueville, Saint-Simon, Comte, Hegel, Marx ve Engels gibi düşünürlerin önemli katkılarından söz edilebilir. Buna karşın, 20. yüzyılda siyaset felsefesi alanındaki katkılar, sırasıyla siyasi pragmatizm, dini ve varoluşçu yaklaşım ve nihayet devrimci yaklaşım diye, kabaca üç başlık ya da yaklaşım altında toplanabilir.

    1. Dewey, Russell ve Popper gibi düşünürler tarafından temsil edilen Siyasi pragmatizm, toplumun halihazırdaki yapısını ve kapitalizmi eleştirmekle birlikte, düşüncelerini söz konusu yapının oluşturduğu genel çerçeve içinde ifade eder ve siyaset alanındaki amacın, insan kişiliğinin geliştirilmesiyle yaşam düzeyinin en yüksek noktaya çıkartılması olduğunu savunur. Örneğin, siyaset felsefesinde aristokratik bir bireyciliğin savunuculuğunu yapan Russell, hoşgörü, cinsel özgürlük ve sağduyunun yanında olurken, materyalizme, bürokrasi ve savaşa şiddetle karşı çıkmıştır.

    2. Dini ve var oluşçu yaklaşım, insanlığın topyekün bir yıkıma doğru gittiğini savunurken, zaman zaman dini ya da yarı dini değerleri, zaman zaman da bireyin bizzat kendisini ön plana çıkartmıştır.

    3. Lenin, Gramsci, Marcuse, Lukacs gibi düşünürlerin temsil ettiği yaklaşım ise, bireyin nihai bir özgürlük ve mutluluk haline ulaşabilmesi için, kapitalizmin ve burjuva devletinin, şiddet veya demokratik yollarla yıkılmasını öngörür.

    Genel Hatlarıyla Siyaset Felsefesi
     
    Siyaset felsefesinin temel kavramları nelerdir?Siyaset felsefesinin temel kavramları
    Siyaset felsefesinin temel soruları nelerdir?Siyaset felsefesinin temel soruları
    Devlet nasıl ortaya çıkmıştır?Siyaset felsefesinde iktidarın kaynağı problemi
    Devletin doğal bir varlık olduğunu savunan görüşSiyaset felsefesinde meşruiyet problemi
    Devletin yapay bir varlık olduğunu savunan görüşSiyaset felsefesinde egemenlik türleri
    İdeal bir düzenin olabileceğini reddeden görüşSiyaset felsefesinde devlet anlayışı
    İdeal bir düzenin olabileceğini kabul eden görüşSiyaset felsefesinde ideal düzen arayışları
    ÜtopyalarSiyaset felsefesinde farklı ütopyalar
    Birey-devlet ilişkisi 

    Özetle Siyaset Felsefesi

    Siyaset kelimesi, “idare etmek” manasına gelir. Günümüzde siyaset en genel anlamıyla ülke, toplum ve devlet yönetimiyle ilgili tüm etkinliklerdir.

    Siyaseti konu edinen birçok disiplin vardır. Bunlardan biri olan siyaset felsefesi; devleti, siyasal otoriteyi, siyasal otoritenin (iktidarın) kaynağını, kullanış biçimini, siyasal otoriteyle (devlet) birey arasındaki ilişkiyi ele alan felsefe disiplinidir. Siyaseti konu edinen diğer bir disiplin olan siyaset bilimi ise; devleti, siyasal kurumları ve rejimleri, bu kurumların ve rejimlerin oluşmasında, değişmesinde rol oynayan tutum ve davranışları ele alır.

    Siyaseti konu edinen bu iki disiplinin devlet ve yönetim olgusuna yaklaşımları birbirinden farklıdır. Siyaset bilimi; siyasette “olanı” inceler ve açıklar. Siyaset alanına giren tüm olguları, bilimsel yöntemlerle araştırır, genel sonuçlara ve yasalara ulaşmaya çalışır. Siyasal olaylarla ilgili değer yargılarında bulunmaktan kaçınarak objektif olmaya çalışır. Oysa siyaset felsefesi “olması” gerekeni ele alır. Var olandan hareketle olması gerekeni yani ideal olan devlet tanımını ve özelliklerini ortaya koymaya çalışır. Siyasal olaylarla ilgili değer yargılarında (iyi-kötü) bulunur. Var olmuş devletleri iyi ve kötü gibi değer yargılarında bulunarak sınıflar.

    Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
    Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 3. Sınıf "Çağdaş Felsefe Tarihi" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

    Ahlak Felsefesi Nedir?


    Ahlak Felsefesi Nedir?

    Ahlak, Arapçadan Türkçeye geçen ve Türkçede; bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları anlamına gelen bir kavramdır. Genel anlamda ahlak ise toplum içinde oluşan geleneklerin, değerlerin ve kuralların oluşturduğu; herhangi bir bireyin, herhangi bir grubun ya da bütün toplumun doğru veya yanlış, iyi veya kötü davranışlarını belirleyen, yönlendiren ve şekillendiren sistemsel yapıya verilen addır.

    Ahlak, tek bir yapıya bağlı kalmak zorunda değildir. Bu bağlamda; iş ve aile ortamında, siyaset arenasında ve hatta yaşamın bütün alanlarında ahlaktan söz edilebilir. İşte ahlak felsefesi, ahlaktan söz edilebilecek bütün alanlarda, ahlakı açıklamaya ve değerlendirmeye çalışan felsefi soruşturma dalıdır.

    Ahlak felsefesi, insan yaşantısındaki değerler, kurallar, yargılar ve temel düşüncelerle ilgilenir. Yani ahlak felsefesi en genel anlamıyla, insan yaşantısının ahlaki boyutunu ele alır ve değerlendirir; insan davranışlarını ve bu davranışların doğru mu, yanlış mı; iyi mi, kötü mü olduğu sorularına cevaplar arar.

    Ahlak Felsefesinin Konusu

    1. Ahlak felsefesi, insan eylemlerini ve bu eylemlerin dayandığı ilkeleri konu alan felsefi disiplindir.

    2. Ahlak felsefesi; ahlak alanında hakim olan ilkeleri, "iyi"nin ve "kötü"nün ne olduğunu, ahlaklılığın ne anlama geldiğini sorgular.

    3. Ahlak felsefesi, ahlak hayatı üzerinde sistemli bir biçimde düşünme ve soruşturmadır.

    4. Her bilgi dalının kendine özgü kavramları ve özel terimleri vardır. Ahlak felsefesinin de "iyi", "kötü", "özgürlük", "erdem", "sorumluluk", "vicdan", "ahlak yasası", "ahlaki karar", "ahlaki eylem" gibi kendine özgü kavramları vardır.

    Genel Hatlarıyla Ahlak Felsefesi
     
    Ahlak felsefesinin temel kavramları nelerdir?Sokrates ve ahlak felsefesi 
    Yargı, değer yargıları, ahlaki yargılar ve din yargılarıPlaton ve ahlak felsefesi 
    Erdem ile yaşamın ilişkisiFarabi ve ahlak felsefesi 
    Ahlak felsefesinin temel soruları nelerdir?Spinoza ve ahlak felsefesi 
    Bazı filozofların ahlak anlayışları- Ahlak felsefesinin temel kavramları 
    Immanuel Kant ve ödev ahlakıAhlaka dair felsefi yaklaşımlar 
    Immanuel Kant'ın ahlak felsefesi  
    Özetle Ahlak Felsefesi
    Ahlak (moral), birey ve toplum tarafından benimsenmiş, insan yaşamına yön veren kurallar topluluğudur. Bunların bir toplumsal olgu olarak yaşanmasına ahlaklılık (moralite) denir. Ahlak kuralları, bir kişi, grup ya da toplum için belirli bir zamanda ve yerde geçerli olan değer yargılarıdır. Ahlak kuralları öznel ve görecelidir.

    Ahlak ve ahlak felsefesi (etik) birbirinden farklı kavramlardır. Etik, ahlakı felsefi açıdan inceleyen ve açıklayan felsefi disiplindir. Ahlakın ne olduğunu, ahlakı davranışın nasıl oluştuğunu, iyi ve kötü davranışların nedenini inceler. Yani etik, insan davranışlarının ahlaki özünü ve yapısını inceler.

    Ahlak olgusal ve tarihsel olarak yaşanan bir şeyken etik, bu olguya yönelen felsefi disiplinin adıdır. Yani ahlak iyi ve kötü davranışların pratikteki değeri, etik ise iyi ve kötü davranışın teorisi şeklinde tanımlanır.

    Etiğin görevi, herhangi bir türde ahlak geliştirmek ve bu ahlaka uyulmasını öğütlemek değil; tersine, ahlaki olgular hakkında genel bir görüş elde etmektir.


    Derleyen:
     Sosyolog Ömer YILDIRIM
     Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Prof. Dr. Ahmet Arslan - Felsefeye Giriş Kitabı

    Varlık Felsefesi (Ontoloji) Nedir?

    Varlık Felsefesi (Ontoloji) Nedir?
    Felsefi anlamda var olan şey, ağaç ve ateş gibi canlı veya cansız bir madde de olabilir, düşünme ve sezme gibi ruhsal bir şey de... Aynı şekilde varlık, inanç gibi manevi bir şey de olabilir. Kısacası felsefe için varlık; fiziksel, zihinsel veya ruhsal olarak kabul görebilir.

    İşte bu varlık alanlarının barındırdığı varlıkların en temel ve kendilerine özgü yanlarını soruşturan inceleme ve düşünme biçimine, varlık felsefesi veya ontoloji denilmektedir. Yani varlık felsefesi veya ontoloji; en genel anlamda var olan şeyleri, varlıkların temellerini ve varlıklar arasındaki esas bağları sorgulayan felsefe dalıdır.

    İsminden de anlaşılacağı üzere varlık felsefesinin konusu, varlıktır. Varlık felsefesi bu bağlamda; varlık var mıdır, varlık varsa bu nasıl oluş biçimi nasıldır, varlık yalnızca fiziksel olarak mı vardır, maddi varlığın dışında tinsel varlıklar da var mıdır ve varlığın nitelikleri nelerdir gibi sorulara cevap aramaktadır? Felsefe bu sorgulamalarla, varlığı ve var olanla ilişkili olayları, bir bütün olarak açıklamaya çalışır. Bu çalışmanın ulaşmak istediği sonuç, tüm varlık dünyasını yöneten ilkeleri bulmak ve açıklamaktır.

    Varlık felsefesinin (ontolojinin) konusu varlıktır. Başka bir deyişle, felsefenin genel olarak varlığı konu edinen dalına varlık felsefesi denir. Varlık felsefesi varlığın ilk nedenlerini ve ilk ilkelerini konu edinir ve onu araştırır. Kısaca varlık felsefesinin konusu varlıkla ilgili her şeydir. Varlık ise var olan her şeydir. Varlık felsefesi Aristoteles'in ilk felsefe dediği disiplindir. Ona göre ilk felsefe; "Var olanı, var olan olarak, saf halde ele almak" tır.

    Felsefede varlık çok geniş anlamlar içermektedir. "Varlık" ın bazı farklı anlamlarını şöyle açıklayabiliriz.

    Felsefede varlık, "töz" anlamına gelir. Töz, var olmak için kendisinden başka hiçbir şeye gereksinim duymayan varlıktır. Tözün bir başka anlamı da değişmelerin gerçekleştiği kalıcı varlıktır. Örneğin zihin veya madde bu anlamda birer tözdür.

    Felsefede varlıkla ilgili, gerçek varlık ve düşünülen varlık ayrımı yapılır. Ağrı dağı, çam ağacı ve ege denizi birer gerçek varlıktır. Kaf dağı, peri, ve deniz kızı yalnızca düşünülen varlıklardır.

    Varlık Felsefesi (Ontyoloji)ne Genel Bakış
     
    Varlık gerçekten de var mıdır?Felsefe açısından varlık nedir?Realizm (gerçekçilik) nedir?
    Varlık varsa tam olarak nedir?Metafizik ve ontoloji ilişkisiVarlığın ne olduğu problemi
    Varlık felsefesinde idealizmMetafiziğin varlıkla ilgili temel sorularıİdealizm (düşüncecilik) nedir?
    Varlık felsefesinde materyalizmVarlığın varolup olmadığı problemiMateryalizm (maddecilik) nedir?
    Varlık felsefesinde realizmNihilizm (hiççilik) nedir?Düalizm (ikicilik) nedir?
    Varlık felsefesinde monizm ve düalizmTaoculuk nedir?Fenomenoloji (görüngübilim) nedir?
    Bilime göre varlık nedir?  

    Varlık Felsefesine Özet Bir Bakış

    Felsefenin varlığı konu alan dalına varlık felsefesi adı verilir. Varlık, var olan her şeydir. Var olan dediğimizde aklımıza; maddi varlıklar (dağ, su, toprak vb), ideal varlıklar (sayılar, şekiller, formüller, değerler vb.) ve düşünsel varlıklar (dev, peri, şeytan, kaf dağı vb.) gelebilir. Varlık felsefesi varlığı bir bütün olarak inceler.

    Bilim de felsefede varlığı konu edinir. Bilim ile felsefenin varlığı ele alış biçimleri farklıdır.

    Bilime göre varlık: Bilim, insan zihninden bağımsız olarak var olan varlığı konu edinir. Bilim bu nesnel dünyada olup bitenleri, deney ve gözlem yöntemini kullanarak açıklamaya çalışır. Bilim varlığı bir bütün olarak değil parçalara ayırarak inceler. Varlığın her bir parçasını ayrı bir bilim dalı konu edinir. Örneğin; fizik, hareketi, ışığı, biyoloji, canlı varlıkların yapısını, sosyoloji, toplumu ele alır.

    Felsefe açısından varlık: Felsefe varlığı bir bütün olarak inceler. Varlığın olup olmadığını, var ise ne türden (maddi, ideal ve ya düşünsel) bir varlık olduğunu sorgular. Felsefe varlığı akıl yoluyla ve temellendirerek açıklamaya çalışır. Varlık felsefesi tarihsel olarak ilk ortaya çıkan felsefe olarak bilinir. Varlıkla ilgili ilk problemler ele alındığı için ilk felsefe olarak da nitelenmiştir. Dünyada tüm var olanları n temelinde yer alan, var olanların ondan oluştuğu ilk madde (arke) arandığı için doğa felsefesi olarak niteleyenler de olmuştur. Metafizik ve ontoloji aynı alanı ifade eden iki kavramdır. Metafizik, Aristoteles'in öğrencileri tarafından ortaya atılan fizikten sonra anlamına gelen bir kavramdır. Metafizik, Tanrı, ruh, ruhun ölümsüzlüğü, ölümden sonra yaşamın olup olmadığı vb. konularla ilgilenen felsefe dalıdır. Ontoloji ise, görünüşlerin arkasında kalan kendinde varlığı yani "mutlak olanı" arayan bir felsefe disiplinidir.

    Varlık felsefesinin temel kavramları:
    Arkhe: Bütün varlıkların ondan çıktığı düşünülen ilk madde (töz, cevher) 

    Metafizik: Duyusal olarak algılanamayan, kanıtlanamayan varlıkları (Tanrı, ruh, öteki dünya...) inceleyen felsefe dalıdır.

    Madde: İnsan bilincinden bağımsız olarak var olan, duyularla algılanan varlık.

    İdea: Değişmeden kalan, öncesiz ve sonrasız olan, var olmak için başka bir varlığa ihtiyaç duymayan, mükemmel varlık.

    Varlık felsefesinin temel soruları:
    Varlık var mıdır?, Varlık nedir?, Varlık nasıl oluşmuştur?, Varlığın türleri nelerdir?, Varlığın temeli nedir?, Gerçekten var olan nedir? vb.

    Varlığın var olup olmadığı problemi ya da varlık var mıdır? Sorusuna verilen cevapları iki grupta toplayabiliriz. Bunlardan biri varlık yoktur diyen nihilizm (hiççilik) diğeri varlık vardır diyen realizm (gerçekçilik) Varlık var kabul edildikten sonra, onun ne tür bir varlık olduğu sorgulanmıştır. Bu sorgulamalar sonucunda dört farklı görüş çıkmıştır. Bunlar: Varlığı "oluş" olarak gören yaklaşım (evren sürekli bir değişme ve oluş halindedir), varlığı "idea" olarak gören yaklaşım (gerçek varlık idea cinsinden bir varlıktır.), varlığı madde olarak gören yaklaşım ( gerçek varlığın madde olduğunu savunur.), varlığı hem madde hem de düşünce olarak gören yaklaşım( gerçek varlığın madde ile düşüncenin sentezinden oluştuğunu savunur) ve varlığı fenomen olarak gören yaklaşımdır. (varlık fenomendir.)

    Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM 
    Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Prof. Dr. Ahmet Arslan - Felsefeye Giriş KitabıProf. Dr. Mustafa Ergün - Felsefeye Giriş - Varlık Felsefesi; Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

    Bilim Felsefesi Nedir?

    Bilim Felsefesi Nedir?

    Bilim felsefesi genel anlamda; bilimin ne olduğu, bilimsel düşüncenin yapısı, bilimsel yöntemlerin işlevselliği, bilimsel sonuçların özellikleri, bilimin değeri ve bunlar gibi bilim hakkında sorulabilecek sorulara cevap arayan felsefi yaklaşımın adıdır. Yani bilim felsefesi, bilimin üstüne düşünmektir.

    Felsefenin ilk çağında felsefeye katkı sağlayan düşünürler, o dönemin felsefi düşünsel yapısını, bizim şimdiki zamanda anladığımız bilimsel düşünsel yapıya benzer nitelikte görmekteydiler. Yani onlar felsefeyi, doğanın bilgisine ulaşabilmeye yarayan bir araç olarak kabul etmekteydiler. Mesela Demokritos, yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce günümüzdeki atom anlayışının ilk düşünsel yapısını ortaya koymuştur. Bu bağlamda, var olan bir şeyin sonsuza kadar bölünemeyeceğini; çünkü sonsuza kadar bölünen bir şeyin en son kertede herhangi bir büyüklük meydana getiremeyeceğini belirterek bu bölünmenin bir yerde durması gerektiğini vurgulamış ve bölünen şeyin en son kertede artık bölünemez bir halinin mevcut bulunması gerektiğini belirtmiştir. Demokritos'un bu tanımı da şimdiki kaynaklarda bahsedilen atom parçacığına yaklaşık bir anlam taşımaktadır.

    Felsefe, ilk çağ boyunca bizim bugün bilimden anladığımız şeyden daha farklı biçimde anlaşılmamıştır. Sonuç olarak Aristoteles, bugün bağımsız bilimler olarak tanımlanan fizik, matematik ve astronomi gibi bilimleri sadece felsefenin birer dalı olarak görmüş ve tanımlamıştır. Hatta Newton, bilimsel görüşlerini kaleme aldığı kitabına, "Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri" ismini vermiştir. Yani Newton bile felsefe ile bilimi ayırmamıştır. Felsefe ile bilim arasındaki ciddi ayrım, 19. yüzyılda kesin olarak yapılmaya başlanmıştır. Günümüzde ise felsefe ile bilim arasındaki ilişki, bu iki alan birbirinden ayrı birer alan olarak ele alınarak araştırılmaya devam etmektedir.

    Bilimin felsefenin bir konusu olması ve hatta bu konunun belirli bir zaman içinde felsefenin bir alt disiplini olması söz konusudur. Tarihsel bir açıklama olarak bilimin felsefenin içinden doğup geliştiği genel bir şekilde belirtilmektedir. Daha sonra bilimin bir bilinç formu olarak ayrılmasından sonra da bilim felsefe ilişkisi süregelmiştir. Bilim, felsefeden ayrılarak kendi içinde birçok alt dala bölünmüştür. Bu bağlamda her bilim dalı, varlığın farklı bir yanını kendisine inceleme konusu yapmış ve farklı bilim dalları ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda örneğin fizik cansız nesnelerin ve astronomi de göksel olayların doğasını inceleyen aynı birer bilimsel alt dal olarak kabul görmüştür. Aynı şekilde yine 19. yüzyılda, sosyal bilimler olarak adlandırdığımız sosyoloji, psikoloji, tarih ve ekonomi de kendilerine özel birer varlık alanını bilimsel anlamda kabul ederek felsefeden kopmuştur. Bilim felsefesi özellikle bu ayrımın sonrasında felsefenin bilim üzerine düşünmesinin bir sonucu olarak doğmuştur.

    Bilim kendi başına kendi anlamını bilemez, böyle bir bilme çabasına yöneldiği anda bilimin bilimini yapmaya çalışmış olur. Bu anlamda bilim felsefesi, bilimin yerini, anlamını ve kuramsal konumunu belirlemek üzere yürütülen felsefe içi çalışmaların bütünlüğüdür. Bilimin felsefeden ayrışmasından sonra felsefenin bilim üzerine düşünmesi bilim felsefesinin içeriğini oluşturmaktadır. Özetle bilim felsefesi, bilimsel düşünce ve yöntemlerin mantıksal ya da kuramsal bir çözümlemesini vermeye çalışır.

    Bilimlerin felsefeden ayrılmaları, sadece konu ve inceleme alanlarındaki ayrılıklar olarak gerçekleşmemiştir. Bu durumda, bilim ile felsefe arasındaki temel ayrım, konudan çok yöntem farklılaşması olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin felsefenin yöntemi tutarlı ve sistemli bir düşünme ise, bilimin yöntemi gözlem yapma, varsayımda bulunma ve bu varsayımı doğrulama şeklindedir.

    Sonuç olarak bilim felsefesi; bilimin ne olduğunu, bilimsel kuramların özgül yapısını, bilimsel bilginin epistemolojik statüsünü, bilimsel yöntemlerin anlamlarını, bilimsel bilginin nesnesini, bilimin gelişiminin anlamını ve en genel anlamda bütün bilimin konumu, gelişimi ve iç yapısını değerlendiren, bunu kuramsal düzlemde ortaya koymaya çalışan felsefi disiplindir.

    Genel Hatlarıyla Bilim Felsefesi
     
    Felsefe ile bilim arasındaki ilişkiÜrün olarak bilim 
    Bilimin, felsefenin konusu olmasıEtkinlik olarak bilim 
    Bilimin tarih içindeki gelişimiBilimin değeri nedir? 
    Bilimin felsefenin konusu oluşu  

    Özet Olarak Bilim Felsefesi

    Felsefe evrende "var olan" her şeyi konu alır. Bir varlık alanı olarak bilim de felsefenin konuları arasındadır. Bilimi ve bilimsel bilgiyi konu alan felsefe dalına bilim felsefesi adını veriyoruz. Bilim felsefesinin konusu bilimdir. Bilimin yapısını, doğasını, bilimsel kuramlarla gerçeklik arasındaki ilişkiyi, ilkelerini, ana kavramlarını ve bilimde yöntem problemini inceler. Kısaca söylersek, bilim felsefesi, bilimle ilgili sorular sorarak bilim üzerine felsefe yapar. Şunu da belirtmemiz gerekir, bilim felsefesi bilimsel bilgiyi, kuram düzeyine gelmiş bilgiyi ele alır.

    Bilim felsefesi ile "bilimsel felsefe"yi birbirine karıştırmamak gerekir. Bilim felsefesi önceki paragrafta belirtildiği gibi bilimin konusunu, ulaştığı sonuçları ve yöntemini sorgularken; bilimsel felsefe, bilimin hızlı ve başarılı sonuçlar elde etmesinden esinlenerek bilimsel düşünüş biçimini felsefeye uygulamak ister. Bilimsel felsefeyi savunanlara göre felsefe de bilimsel sistem kadar doğru, kesin ve sağlam bilgiye sahip olabilir. Bu görüşü savunan düşünürlerden biri Alman filozof Hans Reichenbach (Hans Rayhınbah, 1891-1953)'dır. Ona göre felsefe spekülasyonlardan arınarak bilimler gibi kesin, doğru ve genel sonuçlara ulaşabilir.

    Bilim felsefesinin konusu, bilim üstüne düşünmektir. Bilimi oluşturan kavram ve önermelerin yapısını, bilimin yöntemini ele alır inceler, sorgular. Bilim, bilimsel yöntemle elde edilen sistemli bilgiler bütünüdür. Bilimsel yöntem, bilimsel bilgi elde etmede izlenen sistemli yoldur. Bilimsel yöntemin belirli aşamaları vardır. Bunlar, araştırma konusunun saptanması ve gözlem, hipotez, deney (sosyal bilimlerde deneyleme, gözlem), kuram ve yasa aşamalarıdır.

    Bilim felsefesinin temel soruları; bilim nedir?, bilimsel yöntem nedir?, bilimin değeri nedir? vb. dir.

    Bilimin ne olduğu konusunda iki farklı yaklaşımdan söz edebiliriz. Birincisi, bilimi ürün olarak gören yaklaşım, ikincisi ise bilimi etkinlik olarak gören yaklaşımdır. Ürün olarak gören yaklaşıma göre, bilimin ne olduğunu anlamak için bilim adına ortaya konulmuş ürünlere bakılmalıdır. Dış faktörlerin, toplumsal koşulların, değer yargılarının bilim üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Bilimi etkinlik olarak gören yaklaşıma göre; bilimi anlamak için bilimsel bilgilerin oluştuğu kültürel ortamın ve toplumsal koşulların bilinmesi, incelenmesi gerekir.

    Bilime klasik yaklaşımın temel özellikleri şunlardır:

    . Bilim, insan zihninden bağımsız olan gerçeklikleri araştıran bir faaliyettir.
    . Bütün bilimler birbirleriyle ilişkilidir. Bilimler birbirine indirgenebilir.
    . Bilim, birikimsel olarak ilerler.
    . Bilimsel faaliyetin insandan tümüyle bağımsız bir iç işleyişi vardır.

    Bilimi anlamanın çeşitli yolları vardır. Bunlardan biri tarihsel gelişimine yani bilimin oluşum ve gelişimine bakarak bilimi açıklamaktır.

    Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
     
    Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Prof. Dr. Ahmet Arslan - Felsefeye Giriş Kitabı

    Bilgi Felsefesi Nedir?


    Bilgi Felsefesi Nedir?

    (Epistemoloji Nedir?)


    Tarihsel Bakış


    Bilgi edinme, bilme ve öğrenme insanın en temel güdülerinden ve onu diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerindendir. Bu güdüler, insanın ortaya çıkmasından itibaren her yerde ve her zamanda insanın aktivitelerini temelden etkilemiştir. Yani bilgi edinmenin, dolayısıyla da bilginin tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir.

    Felsefenin ilk ortaya çıktığı dönemlerde (M.Ö. 7. yüz yıl; Yunan düşüncesi) insanlar ilgilerini bilginin öznesine değil, nesnesine yoğunlaştırmışlardır. Bu da demektir ki felsefenin ilk dönemlerinde insanlar "bilen özne" ile değil de "bilginin konusu olan nesne" ile ilgilenmişlerdir.

    Miletos Okulu'nun kurucusu olan Thales, her şeyin arkhesinin, yani ana maddesinin "su" olduğunu söylemiştir. Aynı şekilde Anaksimandros, her şeyin arkhesinin sonsuz ve sınırsız olan "aperion", Anaksimenes ise "hava" olduğunu söylemişlerdir.

    İşte bunlar, nesne üzerine yoğunlaşan ve yorum yapan düşünce insanlarıdır.

    Herakleitos, Parmenides, Demokritos ve Anaksagoras gibi ilk dönem Yunan filozofları bilginin imkanı, kaynağı, sınırları ve ölçütlerine ilişkin ilk soruları, şüpheleri ve tartışmaları ortaya çıkarmışlardır.

    Sonuç olarak "bilgi" konusunun, felsefî düşüncenin gündemine gelmesi; sofistler, Sokrates ve onu takip eden Platon ve Aristoteles gibi büyük filozofların döneminde olmuştur.

    Bilgi felsefesinin tarihsel gelişimine biraz göz gezdirdikten sonra, şimdi bilgi felsefesinin içeriğine değinilebilecektir.

    Genel Hatlarıyla Bilgi Felsefesi
     

    Bilgi teorisi (epistemoloji) nedir?Doğru bilginin imkânı
    Bilginin kaynağı ve ölçütleriRasyonalizm (akılcılık) nedir?
    Bilginin alanı, kapsamı ve sınırlarıAmpirizm (deneycilik) nedir?
    Bilgi felsefesinin konusu nedir?Kritisizm (eleştiricilik) nedir?
    Bilgi kuramının temel soruları nelerdir?Pozitivizm (olguculuk) nedir?
    Doğru bilginin imkânı problemiAnalitik felsefe (çözümleyici felsefe) nedir?
    Doğru bilginin imkânsızlığıPragmatizm (faydacılık) nedir?
    Kuşkuculuk (septisizm) nedir?Fenomenoloji (görüngübilim) nedir?
    Özetle Bilgi Felsefesi

    Bilgi, İlk Çağdan itibaren ele alınmaya başlanmış bir konudur. Bu konunun felsefi bir sorun olarak algılanması ve temellendirilmeye çalışılması ancak Yeni Çağda gerçekleşmiştir. Bu dönemden itibaren bilgi felsefesi, bilginin kaynağını, değerini ve sınırlarını inceleyen felsefe dalı olarak varlığını sürdürmektedir.

    Bilgi felsefesinin temel kavramları, doğruluk (hakikat), gerçeklik ve temellendirmedir. Doğruluk, düşüncenin yada ileri sürülen savın nesnesine uygun olmasıdır. Gerçeklik, zaman ve mekan içinde var olanların tümüdür. Temellendirme ise ortaya konulan sava dayanak ve gerekçe bulma işidir.

    Bilgi felsefesinin temel soruları, doğru bilgi olanaklı mıdır?, insan gerçeği tam ve kesin olarak bilebilir mi?, bilginin kaynağı nedir? ...vb. dir.

    Bilgi felsefesinin iki temel alanda bu soruları yanıtladığını görürüz. Birincisi, bilginin kaynağı ile ilgilidir. İnsanın bilgiyi nasıl elde ettiği sorusuna farklı yanıtlar verilmiştir. Kimine göre bilginin kaynağı duyu verileri, kimine göre akıl, kimine göre sezgi, kimine göre deney ve gözlemdir. İkincisi bilginin değeri ile ilgilidir. Burada da neler bilgi olarak kabul edilebilir, neyi ne kadar bilebiliriz, bilginin yaşam içindeki önemi vb. sorularına yanıtlar aranır.

    Doğru bilgi olanaklı mıdır? Sorusuna verilen yanıtlar iki grupta toplanabilir. Birinci grupta doğru bilgi olanaksızdır diyenler (sofistler, septikler ve akademi kuşkucuları) yer alır. Sofistler göre, bilgiler yalnızca duyular aracılığı ile elde edilir. Duyu bilgisi bulanık ve karanlık bilgidir. Ayrıca duyuların sağladığı bilgiler kişiden kişiye değiştiği için bilgilerimiz görecelidir. Dolayısıyla kesin ve genel geçer bilgiye ulaşmak mümkün değildir. Bu görüşü savunan filozoflar, Protagoras ve Gorgias'dır.

    İkinci grupta doğru bilgi olanaklıdır (rasyonalizm, ampirizm, kritisizm, entüisyonizm, pozitivizm, Analitik felsefe, fenomenoloji ve pragmatizm) diyenler yer alır.

    Derleyen
    : Sosyolog Ömer YILDIRIM

    Felsefe Akımları

    MERKEZÎ FELSEFİ AKIMLARIM
    **Bilgi felsefesi nedir?**Siyaset felsefesi nedir?
    **Bilim felsefesi nedir?**Sanat felsefesi (estetik) nedir?
    **Varlık felsefesi (ontoloji) nedir?**Din felsefesi nedir?
    **Ahlak felsefesi nedir?**Eğitim felsefesi nedir?
    GENEL FELSEFİ YAKLAŞIMLAR
    **Kuşkuculuk (septisizm) nedir?**Rasyonalizm (akılcılık) nedir?
    **Ampirizm (deneycilik) nedir?**Kritisizm (eleştiricilik) nedir?
    **Pozitivizm (olguculuk) nedir?**Analitik felsefe (çözümleyici felsefe) nedir?
    **Pragmatizm (faydacılık) nedir?**Fenomenoloji (görüngübilim) nedir?
    **Nihilizm (hiççilik) nedir?**Taoizm (taoculuk) nedir?
    **Realizm (gerçekçilik) nedir?**İdealizm (düşünecilik) nedir?
    **Determinizm (belirlenimcilik) nedir?**Liberteryanizm (özgürlükçülük) nedir?
    - İndeterminizm (belirlenmezcilik) nedir?**Fatalizm (kadercilik, yazgıcılık) nedir?
    - Otodeterminizm (ahlaki özerklik) nedir?**Hedonizm (hazcılık) nedir?
    - Egoizm (bencillik) nedir?**Anarşizm (kargaşacılık) nedir?
    - Egzistansiyalizm (varoluşçuluk) nedir?
    Analitik felsefe nedir?Materyalizm nedir?
    Akademia nedir?Mantıksal pozitivizm nedir?
    Deneycilik nedir?Nietzschecilik nedir?
    Devlet felsefesi nedir?Nihilizm nedir?
    Dil felsefesi nedir?Orta Stoa Okulu nedir?
    Doğa felsefesi nedir?Pragmatizm nedir?
    Eleştirel teori nedir?Pisagorculuk nedir?
    Eleştirel felsefe nedir?Post-yapısalcılık nedir?
    Epikürcülük nedir?Pozitivizm nedir?
    Enduisyonizm nedir?Romantizm nedir?
    Fatalizm nedir?Realizm nedir?
    Frankfurt Okulu nedir?Rasyonalizm nedir?
    Feminizm nedir?Sezgicilik nedir?
    Fenomenoloji nedir?Sosyalizm nedir?
    Hedonizm nedir?Spor felsefesi nedir?
    Hermeneutik nedir?Stoa felsefesi nedir?
    Hıristiyanlık felsefesi nedir?Septisizm nedir?
    İdealizm nedir?Sofistler hakkında bilgiler
    İslam felsefesi nedir?Skolastik felsefe nedir?
    Kynikler Okulu nedir?Tarih felsefesi nedir?
    Kuşkuculuk nedir?Varoluşçuluk nedir?
    Kyrene Okulu nedir?Yapısalcılık nedir?
    Yeni Kantçılık nedir?Kinizm nedir?
    Liberalizm nedir?